O KAFA
ABDÜLHAMİT'İ TAHTTAN İNDİRDİ OSMANLI�YI YIKTI
Osmanlı İmparatorluğu�nun gücünü kaybetmeye başladığı yıllarda, o kafa
sıkça karşımıza çıkmaktadır. Osmanlının yıkılış süresinde o kafa
gündemden hiç eksik olmadı. Bu dönemde o kafanın yaptıklarını yazmak,
ciltler dolusu kitaplara sığmaz. 17. 18. ve 19. yüzyıllar O KAFA'NIN
sürekli iş başında olduğu yıllardır.
Osmanlının son dönemlerinde O KAFA'NIN, Sultan Abdülhamit'e yaptıklarını anlatarak devam edelim.
Sultan Abdülhamit'te O KAFA'DAN çok çekti. Herkes ona düşman olur,
özelliklede O KAFA� Ona atılmadık iftira kalmadı. Onu dinsiz mi
yapmadılar. Onu zalim mi yapmadılar. Onu baykuş mu yapmadılar. Onu hain
mi yapmadılar. O KAFA Abdulhamıt'i şöyle anlatıyordu:
"O öyle bir
hükümdardır ki, hareket�ı şahanesinden yalnız bir tanesi meşrudur. O da
Cuma namazıdır. Diğer bütün hareketleri gayri meşrudur. Osmanlı
imparatorluğu'na gelince zulme hastalığına tutulmuş bir kitledir. Böyle
bir zalim hükümdara karşı kıyam etmek, ihtilal dini bir görevdir."(21)
Sonunda O KAFA düğmeye bastı ve tahttan indirildi. Sultan Abdülhamit'i
tahttan indiren "Jön Türkler"in büyük çoğunluğunu Yahudi masonlar teşkil
ediyordu.(22) Tahtan indirilmesine herkes alkış tuttu. Müslüman'ı,
Hıristiyan'ı, Yahudi'si, Ermesini, Rum'u, Batı'lısı, herkesim
Abdülhamit'in tahtan indirilmesini canı gönülden destekliyordu. O KAFA
sonunda emellerine ulaştılar.
Diş mihraklar, Abdülhamit'in tahttan indirilmesi için, içimizdeki O KAFA'YI çok iyi kullandılar.
Sonradan pişman olanlar çok oldu. Hatta Abdülhamit'ten özür dileyenler,
af isteyenler oldu. Bunların birçoğun önemli şahsiyetlerdir. Bugün bile
insanlar tarafından sevilen tasvip edilen merhumlardır. İnsanların
gönülleri de ki güzel duyguları zaafa uğratmamak için isimlerini
zikretmiyoruz. Enver Paşa'nın pişmanlığını ile sonlandıralım:
"Bütün
yaptıklarımın hesabını vermeye hazırım. Bizim asıl mesuliyetimiz,
Sultan Abdülhamit'i anlamamak ve Siyonizm'e alet olmaklığımızdır.
Acıdır, fakat hakikat bu!"(23)
Sonuç olarak O KAFA'YA uymuşlar ve O
KAFA Sultan Abdülhamit'i tahttan indirmekle kalmamış, 600 yüz yıllık
imparatorluğu tarihe gömmüştür.
O KAFA, Osmanlının son yıllarında,
Osmanlı coğrafyasının, her karışında boy gösterir. Ayaklanmaların en
önemlileri Arapların yaşadığı bölgelerde meydana gelmektedir. Araplar,
Osmanlıyı Ortadoğu'dan çıkarmak için başta İngiltere olmak üzere
batılılarla işbirliği yaparlar.
O KAFA devreye girer ve birçok Arap
lider halkını Osmanlıya karşı isyana teşvik eder. Bunlardan biride
Şerif Hüseyin'dir. Şerif Hüseyin birinci dünya savaşının en şiddetli
günlerinde Osmanlıya karşı isyan bayrağını açar. Şerif Hüseyin'in amacı
büyük Arap imparatorluğunu kurmaktır. İngilizler Şerif Hüseyin'i
kullanır, ona idealını gerçekleştireceğine dair söz verirler. Birinci
dünya savaşı sonrasında, İngilizler ve Fransızlar Ortadoğu'yu paylaşır.
Şerif Hüseyin uyanmaya başlamıştır fakat iş işten geçmiştir. Arap
imparatorluğundan vaz geçen Şerif Hüseyin, hiç olmazsa Hicaz bölgesini
kurtarmak ister, İngilizler bu istediğini de karşı çıkarlar. İngilizler
Hicaz bölgesini İbn�i Suud'a verdi. İngilizler onu Kıbrıs'a sürgüne
gönderdi. Ömrünün son günlerini geçirdiği Ürdün'de, Osmanlıya karşı
ayaklanmakla ne kadar büyük bir hata ettiğini gözyaşları içinde ifade
eder. Ne var ki son pişmanlık fayda etmez.(24)
O KAFA
kullananlardan biride casus Lawrance'dır. İngiliz casus Lawrance'nın
Araplar üzerine yaptığı faaliyetler onlarca yıl surdu. Lawrance,
Arapları Osmanlıya düşman etmek için her yolu denedi ve bunda da
başarılı oldu. Lawrance Araplar arasına şöyle bir söz yaydı:
"Osmanlı zabıtlarının üniforma düğmeleri altın kaplama olup her kim
zabit düğmelerinden beş adet getirirse iki İngiliz lirasına satın
alınacaktır."(25)
Bu yayın; Osmanlı askerini zor durumlara düşürür.
Öyle bir hal alır ki; Osmanlı subayları, askeri elbiseleri ile halk
arasında dolaşamazlar. O KAFA İSLÂMİ TERÖRÜ ORTAYA ÇIKARDI 20. yüzyılın
ortalarında O KAFA yeni bir kavramla ortaya çıktı. 'İslamî Terör.' O
kadar ileri götürülür ki; adeta terör ve anarşi İslam ile anılır oldu.
Bu yeni durum aydınlığa karşı olanların ortaya attıkları büyük bir
iftiradan başka bir şey değildir. İslam'ı terör'ün niçin ve nasıl
geliştiğine kısaca bir göz atalım.
Aydınlığa karşı olanların
tamamı, özelliklede batı, yüzlerce yıldır, insanları yalan, haber ve
iftiralarla kandırarak varlıklarını sürdürmüşlerdir.
Başını
papalığın çektiği, organize hareketler, İslam dini ve onu aziz
peygamberi için akla hayale gelmeyecek yalanları insanlara anlatıp
durdular. Bunlardan bir kaçını üzülerek, ibret olması açısından sizlerle
paylaşıyoruz.
"Muhammed sara hastası bir yalancıdır."
"İslam dini kan ve zulüm dinidir."
"İslam dini insanlığa savaştan başka bir şey getirmemiştir."
Ve benzeri iftiralar, yalanlar saymakla bitmez. O KAFA aydınlık gördüğü
her şeye iftira atar. Fatih Sultan Mehmet Bizans'ı fethettiğinde, onun
içinde akla hayale sığmayacak yalanları insanlara anlattılar.
"Sultan Mehmet İstanbul'u kan ve ateşe boğan bir barbardır."
"Sultan Mehmet bir kavunu kimin yediğini anlamak için 14 hizmetçisinin karnını kesmiştir."
"Yeniçerilere hoş görünmek için sevgilisi İrena'nın başını kesmiştir."
Daha bir suru yalanlar, iftiralar� Bu yalan ve iftiralar o kadar ileri
boyutlara ulaştı ki; batılı aydınlardan "yalanında bir sınırı var"
tepkisi geldi. 18. yüzyıl başlarında Müslüman Türk düşmanı Fransız aydın
Voltaire, bu yalanlara isyan eder, ancak bir sonuç alınmaz.
Zaman
geçer, şartlar değişir, öyle bir ortama gelinir ki, artık mızrak çuvala
sığmaz. Bin yılı aşkın zamandır, gücü eline bulunduranlar ne söylemişse,
insanlarda o kadarını bilebiliyorlardı. Papalar, papazlar, keşişler,
sözde aydınlar ne anlatıyorsa, insanlar onların anlattığını doğru kabul
ediyor, çünkü bilgiye başka ulaşma şansları yoktu.
Ne zaman ki;
iletişim gelişti, dünya iletişim sayesinde küçüldü, O KAFA'YI bir korku
aldı. Çünkü iletişim ve bilgi sayesinde karanlıklar aydınlanacaktır.
Yüzlerce yıldır söyledikleri yalanlar bir bir ortaya çıkacak. İnsanlar
artık bilgiye, habere, aracısız ulaşma şansını elde ettiler. İnsanlar
artık, rahiplerin, sözde aydınların, yalanları ile dünyaya bakmıyor,
elinin altında ki imkânlarla her bilgiye, habere ulaşabiliyor.
O
KAFA bu tehlike karşısında hemen hareket geçti. Öyle bir iş yapalım ki,
gerçekleri insanların gözünden düşürelim, insanlık karanlıkta kalmaya
devam etsin.
İşte bunun için; İslam'ı terör kavramını ortaya
attılar. İslam'ı terör O KAFA için bulunmaz bir nimet oldu. Bir tarafta
İslam dinini kötülüyor, 'onlar adam öldürmekten başka bir şey bilmez'
mesajını veriyor. Diğer taraftan da kendine, 'durumdan vazife
çıkartarak' dünyayı işgal etmeye başlar.
İslam'ı Terör örgütü diye
ortaya çıkan oluşumlara dikkat edin muhakkak bir noktasında O KAFA'NIN
adamını göreceksiniz. Ya lideridir, ya yönetimindedir, yâda uzaktan
kumanda sisteminin içindedir. İslam'ı terör diye bilinen bir örgütün
lideri, yirmi yıl O KAFA ile birlikte çalıştı. Şimdi de O KAFA'YA savaş
ilan etti. Sormak lazım yirmi yıl beraber olduğun O KAFA güzel işler
yaptı da, şimdi bozuldu? Yâda yirmi yıl sonra mı O KAFA'NIN yanlışını
anladın?
Aydınlığa karşı olan O KAFA'LAR, içeride ki işbirlikçi O
KAFA'LARLA dünyayı teröre boğdular. Sonra da bunun adına İslam'ı terör
diyerek, suçu İslam ve Müslümanların üzerine yıktılar.
21. Tarık Ziya Tunaya, Türkiye'nin Siyası Hayatında Batılılaşma
Hareketleri, Yedigün Matbaası, İstanbul, 1960 s. 69, Süleyman Kocabaş,
Jön Türkler Nerede Yanıldı? Vatan Yayınları, 1991 İstanbul, s.25
22.
Tarih Boyunca Yahudi Meselesi �Theodor Fristch, Cemal Anadol, İsrail ve
Siyonizm Kıskacında Türkiye, Bilge Karınca Yayınları, İstanbul 2004,
s.80
23. Cemal Anadol, İsrail ve Siyonizm Kıskacında Türkiye, Bilge Karınca Yayınları, İstanbul 2004, s.115
24. Ömer Turan, Medeniyetlerin Çatıştığı nokta Ortadoğu, Yeni Şafak Gazetesi yayınları, s.109
25. Remzi Çavuş, Tarihte İlginç Gerçekler, Yitik Hazine Yayınları, İzmir 2006, S.803
Beyan / Şubat 2007
simSiyah