SAĞLIK

Ameliyat yaklaşık 2 cm bir kesiden yapılır.Ameliyat sonrasıdikiş aldırma gibi sorunlar olmaz.Mikroskop altında sinir dokusu ve fıtık meteryali net şekilde görülür ve fıtığa müdahale mikroskop altında yapılır.Kanama ve sinir hasarı gibi komplikasyonlar en aza indirilir.Enfeksiyon riski en az seviyededir.İyileşme süreci hızlıdır.Hasta ameliyat sonrası aynı gün yatağa kalkabilir.Hastaneden bir günde taburcu olmanız mümkündür.Nüks oranı en az seviyededir.

MİDE BALONU UYGULAMASI

Mide balonu son yıllarda gittikçe yaygınlık kazanan bir uygulamadır.Bu yöntemin en önemli özelliği genel anestezi gerektirmeden endoskopik olarak gerçekleştirilmesidir.Mide balonun iç hacmi 400-700 cc arasındaki sıvı veya hava ile şişirilmeye dayanıklıdır.Bu hacim sayesinde mide volümünde restrüksiyon(kısıtlama) sağlanmakta ve böylelikle mide hacmi küçüldüğünden fazla gıda alımı engellenmketedir.Uygulamanın tahmini süresi 15-20 dk arasındadır.Hastanın hastanede kalmasına gerek yoktur.İşlem sonrasında 5-6 saatlik gözetim ve damar içi serum uygulaması sonrası hasta taburcu edilmektedir.Uygulama sonrası özellikle ilk 48 saatte bulantı,kusma ve kramp tarzı ağrılar gözlenebilir.Bu tür rahatsızlıkların giderilmesi için medikal tedavi uygulanması yapılır.Bu şikayetler geçicidir ve yaklaşık bir hafta sonra hasta oldukça rahatlamış olacaktır.
MİDE BALONU UYGULAMASI
Mide balonu uygulaması cerrahi dışı bir tedavidir.Özelllikle cerrahi tedaviyi düşünmeyen ancak diyet ve egzersizle yeterli kilo kaybedemeyen hastalar için uygun bir alternatiftir.Ancak bu uygulama süre açısından sınırlıdır.Mide balonunun midede kalı süresi maksimum 180 gün yani 6 aydır.Bu süreden sonra balonun çıkarılması gerekmektedir.Çıkarılma işlemi endoskopik olarak gerçekleşmektedir. ve hasta 2 saat sonra normal hayatına döner.

DİFTERİ



Difteri,gram pozitif bir basil olan corynebacterium diphtheriae’nın sebep olduğu primer olarak tonsiller nazofarenks ve larenks olmak üzere solunum yollarını tutan genellikle membranöz farenjit şeklinde akut,bulaşıcı,toksin tarafından oluşturulan infeksiyondur.GİS ve üriner sistemler,konjuktiva ve kulaklar nadiren tutabilirler.
        Etkili bağışıklanma ile ABD de dahil olmak üzere dünyanın birçok yerinde nadirdir.1972 yılından beri özellikle kuzeybatı ve güneybatı Pasifikte nüfüsun kalabalık ve sağlık önelemlerin yetersiz olduğu yerlerde difteri hastalığı artmıştır.
Tedavi genellikle antibiyotikler verilerek sağlanır.

BAKTERİLER



Bakteriler,kendilerini vücudun savunma mekanizmalarına karşı koruyan çift katlı bir hücre zarına sahip,basit yapıda tek hücreli  mikroorganizmalardır.Bakteriler zorunlu hücre fonksiyonlarını bozarak yada hücrelere zarar veren toksinler açığa çıkararak vücut dokularını hasara uğratır.

BULAŞICI VE SALGIN HASTALIKLAR



Bulaşıcı hastalık bir kişiden diğerine geçer.Su çiçeği,kızamık,kabakulak gibi çocukluk çağı hastalıkları bulaşıcı hastalıklardır.
   Salgın hastalık ise bir kişiden diğerine çok kolay geçen bulaşıcı hastalıktır.İnfluenza ve uyuz bunun örnekleridir.

İNFEKSİYON NEDİR?


İnfeksiyon, mikroorganizmaların vücut dokularına invazyonu ve burada çoğalması sonucunda belirti ve bulgularla birlikte immünolojik bir yanıtın meydana gelmesidir.Mikroorganizmların üremesi,konak metabolizması ile yarışa girmek,mikroorganizmalar tarafından oluşturulan toksinlerin hücresel hasara yol açması ya da hücre içerisinde çoğalma yollarından birisi ile hastaya zarar verir.

TIPTA KISALTMALARIN BAZILARI



ACTH        adreokortikotropik hormon
ABY           akut böbrek yetmezliği
ADE          anjiyotensin dönüştürücü enzim
ADG        batın(abdomen) düz grafisi
ADH      antidiüretik hormon
AF          atriyal fibrilasyon
AFP      alfa-fetoprotein
AIDS           edilmiş immün yetmezlik sendromu
AKG            arteriyel kan gazları
ALT            alanin transaminaz
ANF          antinükleer faktör
APD          ambulatuar periton diyalizi
EKG          elektrokardiyogram
FGK          fekal gizli kan
HBV        hepatit B virüsü
İKB         intraklaniyel basınç         




Hastalıktan korunmak için neler yemeli?


Toplum sağlığının korunmasında beslenmenin büyük önem taşıdığını belirten uzmanlar, sağlığın korunması ve yaşam kalitesinin arttırılması için sağlıklı beslenmeyi yaşam tarzı haline getirmek gerektiğini belirtiyor.

Şevket Yılmaz Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nden Beslenme ve Diyet Uzmanı Ayşe Dinç, beslenmenin; sadece açlık duygusunu bastırmak, karın doyurmak veya canının istediği şeyleri yemek anlamına gelmeyeceğini söyledi. Dinç, beslenmenin; sağlığıkorumak, geliştirmek ve yaşam kalitesini arttırmak için vücudun gereksinimi olan besin öğelerini yeterli miktarlarda ve uygunzamanlarda almak anlamına geldiğini kaydetti.

Sağlığın korunmasında ve hastalıkların önlenmesinde yeterli ve dengeli beslenmenin önemli olduğunu belirten Dinç, "Besin öğelerinin vücudun ihtiyacı olan miktarlardan daha az alınması durumunda yetersiz beslenme, vücudun ihtiyacı olan miktarlardan daha fazla alınması durumunda ise dengesiz beslenme durumu ortaya çıkmaktadır. Yetersiz ve dengesiz beslenmenin önlenmesi vesağlıklı beslenme bilincinin kazandırılılmasında beslenme eğitimi büyük önem taşımaktadır." dedi.

ET VE YUMURTAYI İHMAL ETMEYİN


Şevket Yılmaz Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nden Beslenme ve Diyet Uzmanı Ayşe Dinç, Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ)'nün sağlıklıbeslenmeyi 12 maddede topladığını dile getirdi.

Günlük tüketilen besinlerin çeşitli olmasına özen gösterilmesini isteyen Dinç, hayvansal kaynaklı besinlerin iyi kalite protein içermekle birlikte yağ oranının yüksek olduğu göz önünde bulundurulması gerektiğini vurguladı.

Bitkisel kaynaklı besinlere ağırlık verilerek dengeli bir beslenme alışkanlığının sağlanmasını tavsiye eden Dinç şöyle devam etti: "Yeterli protein alımı için mutlaka et, yumurta, süt, yoğurt tüketilmeli, fakat bunların az yağlı olanları tercih edilmelidir. Örneğin et olarak sucuk, salam, sosis tüketmek yerine yağsız dana eti, tavuk ve balık etini tercih edin. Günde birkaç kez tahıl grubu besinler (ekmek, makarna, pirinç gibi) tüketilmelidir. Günde birkaç kez bölgesel olarak bulunabilen, çeşitli taze sebze ve meyvelerden tüketilmelidir. Her öğünde mutlaka taze sebze ve meyve tüketmeye özen gösterin. Sebze ve meyveleri bulundukları mevsimde tüketin. Uzun ve sağlıklı yaşamın anahtarı, boya uygun vücut ağırlığını korumaktır. Her gün düzenli olarak yürüyüş yapın. Yürüme mesafesindeki yerlere gitmek için aracınızı kullanmayın. Ev ve işyerinizde asansör yerine merdiveni kullanın".

DOYMAMIŞ YAĞLARI TERCİH EDİN

Diyetle yağ alımının kontrol edilmesini isteyen Ayşe Dinç, doymuş yağlar (tereyağı, kuyruk yağı) yerine, doymamış yağların ( ayçiçeği, mısırözü, zeytinyağı gibi bitkisel yağlar) tercih edilmesi gerektiğini söyledi.

Yağlı kırmızı etler ve kırmızı et ürünleri yerine balık, tavuk ve yağsız etler ile kuru baklagillerin (kuru fasulye, nohut, mercimek gibi) tavsiye eden Dinç, "Süt ve süt ürünleri kullanılmalı (yoğurt, peynir vb.), ancak bunlar az yağlı ve az tuzlu olmalıdır. Süt vesüt ürünleri sağlıklı kemik gelişimi için gerekli olan kalsiyum yönünden en zengin besinlerdir. Basit karbonhidratlar ya dabasit şekerler yerine (çay şekeri gibi), kompleks karbonhidratlar (tahıllar, kuru baklagiller gibi) tercih edilmeli, şekerli içecek ve tatlıların tüketim sıklığı sınırlandırılmalıdır." diye konuştu.

 

Her cilt rengi farklı yaşlanır. Ya sizin cildiniz?


Her cilt rengi farklı yaşlanır. Ya sizin cildiniz? |  görsel 1

Esmer ten, buğday ten, açık ten rengi tüm bu terimler cildimizin genetik olarak belirlenmiş pigment rezervlerini tanımlamaktadır. Yani bu ten renklerinin her birinin farklı miktarda melanin pigmentleri vardır. Ultraviyole ışınlarına maruz kaldığımız zaman ise bu rezervler gerçek potansiyelini ortaya çıkarır; şayet esmer tenliysek güneş görür görmez hiç kızarmadan kararabiliriz, tam tersi açık tenlilerde ise önce kızarıklık sonra hafif bir bronzlaşma olabilmektedir.
Bu 3 ayrı renkteki ten aynı zamanda farklı yaşlanma yanıtı vermektedir.
Esmer tenliler:
Ciltlerindeki yoğun pigmentleri sayesinde, güneşin zararlı etkilerine karşı doğal filtre görevi görürler. Ancak bu tip tenlerin, özellikle ülkemizde ciltleri çoğu kez gevşemeye hatta sarkmaya meyillidir. Tabii kilosu fazla olanların cilt altı yağ dokuları sayesinde ciltleri gergin de olabilir. Örneğin, esmerin bir üstü olan melez ırk (Jennifer Lopez, Beyonce), aynı zamanda ciltleri sıkı, tok, hafif gözenekleri belirgin hatta çoğu defa yağlı ve parlak ciltlere sahiptir.
Esmer tenli kadınlar 20’li yaşlarından itibaren hormonal tip lekelenme (melasma) açısından dikkatli olmalıdırlar. Zira melasma en fazla esmerlerde görülür. Doğum kontrol hapı kullananlar, adet döneminde oldukları dönemlerde veya hamilelik sırasında mutlaka yüksek koruma faktörlü ürünler kullanmalılar. Ayrıca bu yaşlarda akne problemi de ciltleri yağlı olanlarda sık görülür, suyla temizlik ve ardından gerekirse tonikle arındırma önerilmektedir.
Akne problemi olanlar bu ten renginde iseler mutlaka bir dermatoloji uzmanı ile bu sorunlarını gidermelidir. Aksi halde aknelerin olduğu yerlerde daha fazla leke kalma ve iz kalma ihtimali vardır.
Esmer tenliler 40’lı yaşlardan itibaren ciltlerinde, kuruma, yumuşama, gevşeme hissedebiliriler, bu nedenle bir cilt hastalıkları uzmanının önerisiyle bu yaşlardan itibaren hangi yolu izlemesi gerektiğine ve prensibin ne olduğunu öğrenmeye çalışmalıdırlar.
Buğday tenliler:
Esmer tenlilere daha yakın özelliklidirler ancak kış aylarında cilt renkleri daha açık renkli olabilmektedir. Cilt tiplerinin özelliği, genellikle gözenekleri biraz daha belirgin, ancak normal veya karma cilt özelliklerini gösteren yapıya sahiptir. Esmer tenlilerin özelliklerine göre güneş korumaya daha fazla ihtiyaç duyarlar, örneğin kışın 15 yazın 30 korumalı ürünler kullanmaları önerilmektedir.
Açık tenliler:
Malesef en fazla yaşlanmaya yatkın ciltlerdir. Adı üzerinde pigmenti cildi korumaya yetecek kadar fazla değildir. Çil oluşumuna, lentigo adı verilen güneş lekelerine, melasmaya, kılcal damarların yüzeye çıkması ve kızarıklık problemine, kuruluk ve dermatitlere en yatkın ciltlerdir. Bu tip ciltlerin çocukluk dönemlerinden itibaren 30+ ürünler kullanması şiddetle önerilmektedir. Çocukluk döneminde güneş yanığı öyküsü olanların habis cilt tümörlerine, malin melanom isimli cilt kanserine yatkınlığı daha fazladır. Ciltlerinin tipine göre temizlik yapabilir, kuru ve hassas ise sütle, karma veya yağlı ise su ve jellerle temizleyebilir.

20’li yaşlardan itibaren akşamları cildi onaran vitaminli veya retinol içerikli ürünleri dönem dönem kürler halinde kullanabilir. Gündüzleri güneş koruyucu kullanmayı unutmamalı.

30'lu yaşlardan itibaren esmer tenlilerden daha erken olmak üzere bir cilt hastalıkları uzmanının kontrolüne girebilir.artık günümüzde bilinçli her kadının bir dermatologu (bilimsel-akıl hocası) olmalıdır.
(Cilt Hastalıkları Uzmanı Betül Şengör)



DOMATESİN FAYDALARI

Bol ve çeşitli vitaminleri, mineralleri ve faydalı organik asitleri ile tıbbi değeri çok yüksek bir sebze olan domatesin, vücuda kükürt, fosfor ve organik sodyum verdiğini vurgulayan uzmanlar, bir domatesteki C vitamininin, tavsiye edilen günlük miktarın yüzde 50'sinden fazla olduğunu bildiriyor.
Uzmanlar, domatesin damarları yumuşattığını, kanı durulttuğunu, üre miktarını düşürdüğünü, vücudu gençleştirdiğini belirterek, kalp, karaciğer, böbrek bozuklukları ve şekerliler için çok faydalı olduğunu ifade ediyor.
Domatesin, böbrekleri çalıştırarak bol idrar söktürdüğünü ifade eden uzmanlar, vücutta biriken üre asidi ve ürat tuzlarını eriterek idrarla dışarı attığını, vücutta biriken suyu boşalttığını kaydediyor. Uzmanlar, kansere tutulmamak için domatesin iyi bir sebze olduğunu bildiriyor.
Domatesin C ve E vitaminleri içerdiğini, zengin bir potasyum kaynağı olduğunu ve çok az miktarda tuz bulunduğunu söyleyen uzmanlar, yüksek kan basıncını düşürmeye yardımcı olduğunu ve vücudun su tutmasını  engellediğini ifade ediyor. Domatesin hazmı kolaylaştırdığını, özellikle nişastalı yiyeceklerin (hamur işleri, kuru erzak) kolay sindirilmesini sağladığını vurgulayan uzmanlar, kabuk ve çekirdekleriyle bağırsakları harekete geçirdiğini ve pekliği giderdiğini belirtiyor
Genelde kırmızı diye bilinen domates bitkisinin sarı ve beyaz meyveli çeşitleri de vardır. Bu meyveler bahçelerde üretildiği gibi, günümüzde gelişen seracılık sayesinde bütün yıla yayılarak seralarda da yetiştirilir. Taze olarak bol bol yenilip salata ve yemeklere katılan domates, salçası yapılarak da yemeklerde kullanılır.
Meyve suyu gibi içilen suyu çıkarılır. Yeşil domatesin turşusu ve bazı yörelerimizde reçeli yapılır. Domates, her haliyle çok sevilen ve bol bol tüketilen sebzelerin başında gelmektedir.

Trakya Usulü Yeşil Mercimek Yemeği

Malzemeler 
2 su bardağı yeşil mercimek
Yarım su bardağı çiçek yağı
Yarım su bardağı zeytinyağı
1 büyük baş kuru soğan
2 yemek kaşığı domates salçası
1,5-2 litre su
1 yemek kaşığı tereyağı

Yemeğin Tarifi  
Malzemenin hepsini çiğden hazırlayarak helmelene kadar pişirin. 1 yemek kaşığı dolusu un ilave edin.

Pembeleşince, pişmiş olan mercimekten kaşık kaşık alarak ve sürekli karıştırarak, mercimeği tamamen aktarın. 1, 5 tatlı kaşığı tuz ilave edin. Bir dakika daha kaynatın.

Sirke, dövülmüş sarımsak ve pul biberle hazırladığınız sos ile servise sunun.

ŞİFALAR BİTKİLER VE YARARLARI

-->




ADAÇAYI NEDİR?



Romalılarda kutsal ot sayılan ada çayı Latincede “salvia salvatrix” yani ” can kurtaran ot” denilirdi.Adaçayı kokulu otların en keskinidir.Adaçayı gece gelen terlemeleri önler,bu yüzden hastalıktan yeni kalkmış olanlara ve gripli hastalara verilir.İyi bir hormon düzenleyicisidir.Adaçayı öksürüğe ve mide sancılarına iyi gelir.En çok iştah ilacı ve uyarıcı olarak kullanılır.Sindirimi kolaylaştırır.
Banyo suyunuza adaçayı atarak yıkandığınızda yorgunluğunuz gider.



 ISPANAĞIN FAYDALARI



İçindeki demirden ötürü güç verici özelliği vardır.Ispanağın bu ünü dünyayı sarmıştır.Gerçekten de ıspanak klorofil,vitamin,ve madensel tuzlar yönünden son derece zengindir.Kansızlara ,gelişme dönemindeki çocuklara,hastalıktan yeni kalkmış kimselere bol bol ıspank yedirilmelidir.



GÖZ İLACI HAVUÇ




Havuç bahçelerimizin gözde sebzelerinden biridir.Kadınlara güzellik verir.Çok eskiden beri kadınların bacaklarına gül yaprağı gibi bir ten verdiği bilinir.Havuç ishalde iyi bir ilaçtır.Köylerde bütün ve dilimlenmiş havuç diş çıkaran çocukların damaklarını kaşımaları için verilir.
Kemiklerin gelişmesi için,kan yapması için,organizmanın güçlenmesi için havuç çok yararlıdır.Madensel tuzlar ve vitamin yönünden çok zengindir.Havucun yaprakları haşlanarak çocuklardaki pamukçuğa karşı kullanılır.Havuç teni inceltip güzelleştirir.

ŞİFA KAYNAĞI LAHANA



Lahana en eski sebzelerden biri  bahçelerin kralıdır.Eski çağlarda Yunan ve Romalı hekimler lahanayı her derde deva olarak görürlerdi.Hastaya haricen ve dahilen uygularlar,ayrıca vebaya karşı bile lahana kullanırlardı.
    Adale,siyatik,romatizma,nevralji gibi ağrılarda,hasta bölgeye tülbent içine konularak uygulan sıcak lahana lapası ağrı dindirici olarak çok etkilidir.Yarım baş ağrılarınızda alnınıza,nefes darlığı,öksürük hallerinde göğsünüze koyabilirsiniz.
İç hastalıklarda,karaciğer sirozu,kanlı ishal,ve her türlü bağırsak hastalığında lahana yemek çok yararlıdır.
 Geceler i sık sık uyanan sinirli hastalar için adaçayıyla birlikte haşlanmış lahana uyku ilacı yerine geçer.Lahanayı sofralarımızdan eksik etmeyelim.

ŞİFA KRALI SOĞAN





Soğan sarımsağın büyükbabasıdır.Şifalı olma yönünden birbirlerine çok benzerler.Soğan sarımsaktan daha az keskindir.Soğanda sarımsak gibi cinsel gücü artırır.Kanı temizleyici özelliğiyle soğan kadınlara çok güzel bir ten verir.Soğan bağırsak parazitlerine karşı çok etkili bir ilaçtir.Soğanın faydaları kısaca özetliyecek olursak soğan;uyarıcı,mikrop öldürücü,idrar sökücü,solucan düşürücü,diş etlerini güçlendirici,romatizma gidericidir.Ayrıca soğan iyi bir antibiyotikdir.Şeker hastaları için çok yararlı olduğu anlaşılmıştır.Kandaki şeker oranını düşürücü Glükokinin maddesine sahiptir.Soğan kalp ve damar hastalıklarına çare olacak niteliktedir.Soğan türünden olan bitkileri mutafağınızda eksik etmeyiniz.Örneğin;pırasa çiğ olarak salata,pişmiş olarak çorbalarınızda kullanabilirsiniz.

SARIMSAĞIN ŞİFASI





Sarımsak doğal şifa kaynaklarının başında gelir.Sarımsak insana can verir.Sarımsak erkeklerde cinsel isteği artırır.Enerji verir.Kokusu ve yapısından bulunan besinlerle bağışıklık sistemini güçlendirir.Hastalıklara yakalanma riskini azaltır.Ayrıca horozlara sarımsak yedirirseniz daha güçlü ve yenilmez olurlar.Romalılar dövüş horozlarına Mısırlılar ise piramit inşaatında çalışan yapı işçilerinin sarımsak yediğini biliyor muydunuz?
      Küçük çocuklar için sarımsaklı bir çorba yapın.Solucanları düşürmeye yarar.Erkeklil gücünü korumak için sırt kemiğini sarımsakla oğuşturmak çok yararlıdır.Sarımsak bağırsakları yumuşatır,mikropları öldürür,hazmı kolaylaştırır,balgam söktürür ve ateş düşürür.Antibiodik olarakta başarıyla kullanılır.Ayrıca sarımsağın çok yenildiği bölgelerde kanser tahribatı daha azdır.

MAYDANOZUN FAYDALARI



Romalılar dövüşe çıkmadan önce gladyatörlere maydanoz verirlerdi.Günümüzde maydanoz her yemeğe girmekte pek bol yenilmektedir.Maydanoz çok kolay yetişen bir ottur.Bu yüzden evinizde rahatlıkla yetiştirebilirsiniz.İlaç yerine geçen bitkilerin en çok kullanılanlarından biridir.
Salatalarınızda,omletlerinize,çorbalarınıza,köftelerinize bol bol maydanoz kuyunuz.Maydanoz uyarıcı bir besindir.Sarılık çekenlere iyi gelir.Bütün karaciğer bozukluklarında ,romatizma hallerinde,selülit denilen cilt rahatsızlıklarında maydanoz çok şifalıdır.
Böcek sokmalarına ve ısırmalarına karşı maydanoz ilk yardım ilacı olarak kullanılır.Şişen yere maydanozu kuvvetle sürtmek acıyı alır,şişi indirir.

Bıldırcın Yumurtası Şifa Kaynağı

Diğer yumurtalardan daha fazla, proteinlerin yapı taşı olan aminoasit içeren bıldırcın yumurtası, özellikle çocukların bağışıklık sistemini güçlendiriyor.

Çocukların bedensel ve zihinsel gelişimine yardımcı olan protein deposu bıldırcın yumurtasının, grip ve bronşit gibi üst solunum yolu enfeksiyonlarına iyi geldiği kaydedildi. Bıldırcın yumurtasının en doğru tüketilme biçiminin ise rafadan yenmesi olduğu vurgulanarak, çiğ tüketilmemesi önerildi.

BILDIRCIN YUMURTASININ FAYDALARI
Öksürük, astım, bronşit, nefes darlığı, mide, karaciğer ve göğüs hastalıkları tedavisinde.
Çocukların gelişiminde ve iştahlarının arttırılmasında.
Hastaların, ameliyat sonrası çabuk şifa bulmasında.
Kansızlık ve anemi tedavisinde.
İnsan bedenini gençleştirici, kuvvetlendirici özelliği yanında yüksek derecede afrodizyak özelliği içerir.
Yüksek enerji ve protein içerir.
Vitamin ve minarel değeri çok yüksektir.

BUNU DENEDİNİZ Mİ ?
Bir adet bıldırcın yumurtasını bir bardağın içine kırıyorsunuz.
Bir kaşık balla karıştırıyorsunuz.
Çalkalıyorsunuz.
Bir bardak süte tamamlıyorsunuz.
Süt oda sıcaklığında veya buz dolabından çıkardıldıktan
10 dakika sonra içiyorsunuz.

Bir adet bıldırcın yumurtasını bir bardağın içine kırıyorsunuz.
Bir kasık balla karıştırıyorsunuz. Çalkalıyorsunuz. Bir bardak süte tamamlıyorsunuz. Süt oda sıcaklığında veya buzdolabından çıkarıldıktan 10 dakika sonra içilecek. 15 gün süreyle sabahları aç karnına bu kürü yapıyorsunuz. Öksürük kalmıyor, alerjik şikayet kalmıyor. Siz de iyileşme sevincini yaşıyorsunuz.
İdame dozu (tedavisi) olarak ayda 5-10 adet yumurta içmeye devam. En az üç ay. Olağanüstü tedavi bitti

Selçuk Üniversitesi Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Yılmaz Bahtiyarca, hayvansal proteinlerin, verdikleri yüksek enerjinin yanı sıra çocuklardaki bedensel gelişimin sağlıklı olarak gerçekleşmesine yardımcı olduğunu belirtti. Hayvansal kaynaklı proteinlerin başında kanatlı kümes hayvanlarının yumurtalarının geldiğini ifade eden Bahtiyarca, bu yumurtaların da ait olduğu hayvanın genetik yapıları nedeniyle çeşitlilik gösterdiğini anlattı. Bıldırcın yumurtasının içeriğindeki besleyici maddelerin yoğunluğu nedeniyle yaygın olarak tüketilen tavuk yumurtasından farklı olduğunu belirten Bahtiyarca, şunları kaydetti:
“Diğer yumurtalardan daha fazla, proteinlerin yapı taşı olan aminoasit içeren bıldırcın yumurtası, özellikle çocukların bağışıklık sistemini güçlendiriyor. Bağışıklık sisteminin güçlenmesi ise enerjisini daha çok fiziksel büyümeye harcayan çocuklarda, hastalığa neden olan mikropların etkisini azaltmaktadır. Grip, bronşit gibi üst solunum yolu enfeksiyonu geçiren çocukların, bıldırcın yumurtası yedikten sonra hastalıklardan çok daha kısa sürede kurtulduğu gözlenmektedir. Bıldırcın yumurtasının bu hastalıklara iyi gelmesiyle ilgili, bilimsel kitaplara girmiş deneysel bir veri olmamasına karşın, bize, (çocuğuma bıldırcın yumurtası yedirebilir miyim?) diye soran kişilere, bıldırcın yumurtasını tavsiye ediyoruz. Sonuçta, bıldırcın yumurtası, çocukların bedensel ve zihinsel gelişimine yardımcı olan bir protein deposudur.”

PROTEİN AÇIĞINA KARŞI BILDIRCIN YUMURTASI
Ülkemizde hayvansal protein tüketiminin gelişmiş ülkelere göre düşük seviyede kaldığını vurgulayan Bahtiyarca, bu açığın kapatılmasında, son yıllarda eskiye oranla daha rahat bulunabilen bıldırcın yumurtasının etkili olabileceğini söyledi.
Bahtiyarca, bıldırcın yumurtasının çocuklar tarafından en doğru tüketilme biçiminin, rafadan yenmesi olduğunu belirterek, “Çünkü yumurtanın rafadan olması, vücudun proteinleri en kolay ve etkili şekilde almasını sağlar. Bıldırcın yumurtasının sarısı pişirilmeden de çocuklara içirilebilir. Ancak, özel bir protein içeren yumurta akı, vücuttaki B vitaminlerini etkisizleştirme olasılığına karşı, çiğ olarak verilmemelidir” diye konuştu.




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder